Yaz ayını, gezmeleri, güneşi, uzun dinlenmeleri kısacası tatil mevsimini geride bırakmaya başladığımızda hemen herkes ortak bir sıkıntıyı paylaşıyor; yeni iş yılı. Kimileri için bir kaç hafta, kimileri içinse ayları içeren tatilin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bu dönüş yolunda bizleri neler bekliyor, psikolojimiz bundan nasıl etkilenecek, tatil öncesi hayatımıza tekrar nasıl adapte olabiliriz?
Değişim
Uzun araların ardından işe veya okula başlamak bireylerin yaşamlarında zor olarak tanımlanan bir süreçtir. Çünkü “değişim” içerir. Hayatta değişim içeren her süreç zorlayıcı ve streslidir. Bütün bir yıl çalıştıktan sonra hemen herkesin beklediği, hayalini kurduğu andır tatil. Dönüşü söz konusu olduğunda ise kişilerin kendilerini depresif duygudurumun içerisinde bulmalarına sebep olabilir. Tatil dönüşü sendromu her ne kadar tıpta bir tanı grubu olarak tanımlanmamış olsa da son yıllarda sosyal bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Stresli ve sıkıntılı ortamlardan bir süre uzaklaşmak, kendimize vakit ayırmak ve sevdiğimiz aktivitelerle uğraşmak huzur verir ve ruhumuzun tatminini sağlayarak mutluluk duygumuzu arttırabilir. Normal zamanda yapamadığımız aktiviteleri tatil zamanlarında gerçekleştirerek bir değişim yaşayabiliriz. Tatil dönüşünde ise bütün güzellikleri orada bırakmak, iş veya okul hayatına tekrar dönmek uyum problemleri yaşamamıza, sosyal ilişkilerde de problemlerin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Aynı zamanda sinirlilik, yorgunluk, tahammülsüzlük, konsantrasyon problemleri, karamsarlık, uyku ve iştah problemleri gibi depresif durumların yaşanmasına neden olabilir. Özellikle işini veya okulunu sevmeyenler için bu durum daha da can sıkıcı bir hal alabilir.
Hoşçakal Güneş
Yaz tatili dönüşleri biyolojik olarak da risk altında olduğumuz bir mevsimsel dönem olan sonbahara denk gelir. Mevsim değişiklikleriyle birlikte güneş ışınlarının etkisinin azalması depresyon ve anksiyete (kaygı) gibi ruhsal problemlerin ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Güneş ışınlarının azalması vücudumuzda melatonin denilen hormonun üretimini arttırır ve bu hormonun artması hareketlerimizin yavaşlaması, uyku hali, konsantrasyon bozukluğu, karamsarlık gibi duygudurumları içeren çökkün ve gergin bir ruh hali içerisine girmemize sebep olabilir. Mevsimsel depresyon olarak da tanımlanan bu duygudurum bozukluğu sonbahar ve kış aylarında başlayarak ilkbaharla birlikte ortadan kalkan duygusal bir rahatsızlıktır. Ancak bireyin mevsimsel depresyon geçirdiğini söyleyebilmemiz için en az 2 yıl boyunca bu durumu yaşamış olması gerekmektedir.
Sonbaharla birlikte sadece biyolojik değişimler yaşamıyoruz. Aynı zamanda günlerin kısalması ve hava koşullarının olumsuz yönde değişmesi ilkbahar ve yaz mevsiminde gerçekleştirebildiğimiz dışarıda geçirilen zamanlar ve sosyal aktivitelerde azalmalara yol açabiliyor. Tatiller, sonbaharın gelişiyle birlikte yerini evde geçirilen vakitlerin artmasına, sosyal olarak pasif bir yaşamın başlamasına sebep olabiliyor. Mevsim değişikliğiyle beraber doğada da değişimler meydana geliyor ve bu durum da insan psikolojisini büyük ölçüde etkileyebiliyor. Sonbahar ve kış aylarında ağaçların yapraklarının sararması ve dökülmesi gibi doğada görülen değişimler bizlere doğanın ölümünü düşündürebilir. Ölüm fikrini zihninde sürekli olarak tekrarlayan bir kişi için depresyona girme ihtimali daha yüksektir. Ama biliyoruz ki doğanın yaşadığı bu değişim yeniden canlanmasına yönelik bir hazırlıktan ibarettir.
İşe Adaptasyon
Tatil dönüşü iş veya okul hayatına adaptasyonunuzu tekrar sağlamak ve rehaveti ortadan kaldırabilmek için; tatilin yıl içerisindeki önemini azaltarak bütün bir yıl içerisine dağıtmalısınız. İş saatleri dışında, haftasonlarında kendinizi rahatlatabilecek ve dinlendirebilecek aktivitelerde bulunmalı, kısa süreli tatil programları yaparak hem zihinsel hem de fiziksel olarak dinlenmelisiniz. Başka bir nokta ise, yıl içerisinde tüm sıkıntılarınızın tatilde son bulacağını hayal etmeyerek beklentilerinizi azaltmanızdır. İşini veya okulunu sevmeme de tatil dönüşlerinde uyumu zorlaştıran faktörler arasında yer almaktadır. Bu sıkıntıların üzerine gidilmeli ve depresif durum sizin için bir yenilgi olmamalı, aksine problemlerinizi sorgulamak için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
Tatil dönüşünün mevsimsel geçişe denk gelmesi sebebiyle biyolojik olarak yaşanan değişimlere uyum sağlayabilmek ve daha az etkilenmek için güneş ışınlarından mümkün olduğunca fazla faydalanmaya çalışmalısınız. Sabah erken saatlerde yapacağınız kısa bir yürüyüşün bile gün içerisinde duygudurumunuza sağladığı pozitif katkıları hissedeceksiniz. Aynı zamanda uyku düzeninize ve beslenme alışkanlıklarınıza da özen göstermenizin psikolojiniz üzerindeki etkilerinin yadsınamaz düzeyde olduğunu fark edeceksiniz.