Bu yazı özel bir basın kuruluşuna verilen röpörtajın dökümüdür.
Soru: Kadınlarda mükemmeliyetçilik nedir? Bu duruma süper kadın sendromu diyebilir miyiz?
Cevap: Kusursuz, mükemmel, eksiksiz, harika gibi kelimeler bile kadınların arzu ettiği mükemmel hali tarif etmeye yeterli olmayabilir. Kısaca mükemmeliyetçi kadını; “kusursuza ulaşma arzusunu yoğun olarak yaşayan, yaşamını buna göre düzenleyen, planlayan, şekillendiren kadın” olarak tarif edebiliriz. Bu çoğunlukla bir kişilik tipi olarak karşımıza çıkabilmektedir. Zihinleri genellikle “ya hep ya hiç” yasasına göre çalışır. Eleştiri dozu yüksek ailelerin çocuklarının muhtemel gelişimleri bu yönde olacaktır. Bu da özgüven problemlerinin yanında çevresine güven duymayan kız çocukları demektir. Süper kadın sendromu olarak tarif edilen kavram henüz bilim literatürüne girmiş bir kavram değildir. Ancak her yere yetişen, problemleri halleden, aileden ve toplumdan gelen beklentileri karşılamaya çalışan Hollywood film karakteri supermeni anımsatması nedeniyle bu tip kadınlara süper kadın demek yanlış olmayacaktır.
S: Mükemmeliyetçi kadınlarda pasif agresif davranışlara rastlanır mı?
C: Daha önce de değindiğimiz gibi mükemmeliyetçi kadın için “ya hep ya hiç” yasası önemlidir. Bu gibi kadınların uzlaşmaya yatkın oldukları zannedilir fakat değişmez yasalarını çiğneyenlere karşı stratejileri psikolojik savaş olmaktadır. Bu da onların pasif agresyon göstermelerine sebep olabilir. Dürtüsel saldırganlıklar durumla direkt ilişkili değildir. Çok sevdikleri bir filmi ağır bir şekilde eleştirebilirler. Eşlerinin aldığı çiçeğin rengini beğenmediklerini söyleyebilirler. Durup dururken çocuklarının ses çıkarmasına hiddetlenebilirler. Böylece karşılarındaki kişiyi küstürmeyi ve yıldırmayı amaçlamaktadırlar.
S: Mükemmeliyetçi kadınların zorlandıkları durumlar?
C: Mükemmeliyetçi kadın kusursuzu aramaktan vazgeçmez. Yaşamında hataya ve başarısızlığa yer yoktur. Yakın ilişkiler kurarken elbette zorlanırlar. Çünkü karşı tarafın eleştirilerine de maruz kalmaktan korkarlar. Eleştirilmek onları derinden sarsar. Ulaşılması zor kişilerle ilişkiye girmek isteyebilirler. Örneğin evli biri ile ilişki veya ondan daha üst sosyoekonomik düzeyde biri ile ilişki kurmak isteyebilirler. Kendilerine vakit ayırmazlar. Başarılması gereken görevler beklemektedir ve uykuya, keyfi zaman harcamaya tahammül yoktur. Bir başarısızlık veya üstlendiği görevi ihmal etmek kendilerini yetersiz hissetmelerine sebep olabilir. Çünkü en korktukları şey eleştirilmektir. Eleştirilmek de özgüvenlerini derinden sarsar. Bu sebeple ailelerini veya kendi ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını ihmal etmeleri kaçınılmazdır. Bu durum hem beden hem de ruh sağlığını tehlikeye atar. Yakın ilişkiler kurmak için de kendisi gibi mükemmeli arayan kişileri bulması epey zaman alabilmektedir. Ayrıca hayal kırıklıkları ve başarısızlıklar depresyonu kaçınılmaz kılar.
S: Mükemmeliyetçi kadınlarla yaşayanların zorlukları nelerdir? (eşi, çocuğu vb.)
C: Mükemmeliyetçi kadınların eşleri genellikle üst düzey yöneticiler, sağlık sektörü çalışanları veya askeri birimlerde çalışanlar olmaktadır. Çünkü mükemmeli arayan kadının başarıya ulaşmamış biriyle hayatını birleştirmesi mümkün olmaz. Bunun tersi bir durumu varsayarak söylemek gerekirse, kontrolü ellerinde bulundurdukları veya kontrolü elinde bulundurduklarını zannettikleri sürece problem yok gibidir. Ta ki eşlerinin veya çocuklarının kendi kurguladıkları gibi olmadıklarını fark ettikleri ana kadar. İşte o zaman düzen bozulmuştur ve düzeni yeniden sağlamak için müdahale gerekmektedir. Eşiyle tartışmalarının yanında çocuğunu uslu, söz dinleyen, sorun çıkarmayan biri haline getirmek için disiplin kararları ve cezai işlemlere başvurmaktadırlar. Eşler ve çocuklar açısından bakacak olursak, sürekli bir şeylere koşuşturan, beğenmeyen, çocuğunu eleştiren, katı kurallar koyan bir anne ve eş ile karşı karşıya kalmakta olduklarından söz edebiliriz. Küçük problemler eşler arasında büyük tartışmalara dönüşebilir. Çünkü halledilmesi gereklidir ve bu problemlere muhakkak o anda bir çözüm bulunmalıdır. Düzenleri bozulduğunda aniden öfkelenirler. Eşleri bunu anlamakta zorlanır. Örneğin iyi bir gelir sahibi eş iflas ederse bu durumda eşlerini çok ağır şekilde suçlayabilirler. Eşin de zaten bozuk olan duygusal hali daha da kötüye gider. Ani kararlar boşanma ve ayrılmalarına neden olabilir. Açık sözlü ve nettirler. Böylece kendilerini eşlerine kabul ettirmeye çalışırlar. Bu durum eşte ve özellikle çocukta anneye karşı öfkeye sebep olmaktadır. Bu öfke mükemmeliyetçi kadının isteğinin tam tersine bir etkiye sebep olacak, çocukta davranış problemlerine zemin hazırlayacaktır. Örneğin çocuğunun her gün 100 sayfa kitap okuması gerektiği gibi bir inanca sahip olabilirler. Bunu çocuklarına baskıcı bir tutumla yaptırmaya çalışırlar. Çocuk da her gün kitap okumayacağı için ya yalan söyleyecek ya da ne kadar kitap varsa hepsini yırtacaktır.
S: Evlilik başarıları ne durumdadır? İlişkileri nasıl etkiler?
C: Evlilikleri tıpkı kendisi gibi başarılı, sorunsuz ve mükemmel olmalıdır. Bu da bazı öncü sarsıntıların ve sorunların görmezden gelinmesine sebep olur. Çünkü sorunların ortaya çıkmasıyla çevresinin eleştirilerine maruz kalabilir. Sorunlar görmezden gelindikçe bıkkınlık ve yorgunluk gözlenir. Mutsuzluğunu fark eden kadın için bardağı taşıran son damlanın ne zaman düşeceği, görmezden gelinen sorunların ne kadar önemli olduğuyla ilişkilidir. Sorunlar bazen görmezden gelinerek mutsuz birliktelikler devam edebilmektedir.
S: ‘Zor kişi’ olarak tanımlanan kişiler mükemmeliyetçi kişiler midirler?
C: Mükemmel kadın büyük beklentiler içindedir. Geçmişte ailesinin eleştirel yaklaşımı, toplum ve medyanın etkisi ile de beklentileri hem karşılamak, hem de kendi beklentilerinin karşılanmasını isterler. Onun bu beklentilerini karşılayamayanlar için mükemmeliyetçi süper kadın zor bir kişi olmaktadır. “Ya hep ya hiç” yasası onların uzlaşılması pek de mümkün olmayan bireyler olmasına sebep olmakta, onlarla ortak noktalarda buluşmayı zorlaştırmaktadır.
S: Kadınlara mükemmeliyetçilikle ilgili neler önerirsiniz?
C: Hatalar ve başarısızlıklar insanın doğasında var olan şeylerdir. Hatalardan pay çıkarmak, başarısız olunabileceğini kabullenmek ve gerçekçi değerlendirmelerde bulunmak kişiyi iyi, yeterli ve aynı zamanda güvende hissettirir.
Mükemmeliyetçi kadınların zihinlerinde birtakım kurallardan söz edebiliriz. Bunlar; ‘pek çok alanda başarılı olmalıyım’, ‘üstlenilen bütün rolleri başarı ile yerine getirmeliyim’, ‘en iyi işte çalışmalıyım’, ‘en güzel yemekleri yapabilmeliyim’, ‘sorunsuz bir çocuk büyütmeliyim’, ‘mutlaka master/doktora yapmalıyım’ v.b. gibidir. Bu düşüncelere bizler çarpıtılmış düşünceler diyoruz. Kişi öncelikle bu düşüncelerinin farkına vararak onların yerine daha mantıklı yeni düşünceler koyabilir. Örneğin bu düşünceler; ‘bütün yemekleri güzel yapmak imkânsızdır’, ‘sorun çıkarmayan çocuk yoktur’ gibi olmalıdır. Ayrıca birey kendi kapasitesinin farkına varıp ve o yönde hareket etmesi günlük hayatını kolaylaştıracaktır.
Bu konuda son sözü Senai Demirci”nin kitabından alıntı yaparak söylemek istiyorum. İnsan yaşamında eleştirilebilir, yüzüstü bırakılabilir, hataları üst üste sıralanabilir. Fakat sadece kusursuz biri kusursuzluk beklentisinde değildir, zaten böyle bir beklenti başlı başına bir kusurdur.