Sigismund Freud 6 Mayıs 1856’da Freiberg’te doğmuştur. Freud ailesi Yahudi olduğu için kendisinin de Yahudi olduğunu söyler fakat aile yapısı biraz karmaşıktır. Babasının ilk evliliğinden 2 oğlu vardır. Karısı ölünce oğulların yaşıtı Freud’un annesi Amalia ile evlenir. Bir çocuğun gözünden bakarsak babası dede rolünde üvey abisi ise baba rolündedir.

Eğitim Hayatı

İlkokul eğitimini babasından alan Freud, lisede başarılı bir öğrenciydi. Üniversitede ise istemediği halde tıp okudu. Freud insan davranışları, onları anlama ve bilmeye yönelik merakı olduğunu söyler. İlerde bu düşünceyi bilimsel doyumun ana teması haline getirir. 1876-1882 yılları arasında Ernst Brücke’nin fizyoloji laboratuvarında çalışır. Maddi durumu nedeniyle 1882 yılında Viyana Devlet Hastanesi’nde 3 yıl çalışmış, hekimliğin ona göre olmadığını daha net anlamıştır. Daha sonra Meynert’in nöroanatomi laboratuvarında 5 ay kadar çalışmıştır.

Kariyeri

Akut polinevrit tanısının otopside kanıtlanması dünya genelinde dikkat çekmiştir. 1884’te kokain üzerine çalışmalar yaptı. Fakat o sırada nişanlısıyla bir seyahate çıktığı için yaptığı çalışmaların başkaları tarafından ortaya çıkarıldığını söyler. 1885 yılında Paris’te Charcot’un yanında çalışmaya başlayan Freud burada Paris’in seçkin insanlarıyla tanışma imkanı yakalamıştır. Charcot, histerik hastaların hipnozla semptomun ortaya çıkarılıp yine hipnozla iyileştirilebileceğini söylüyordu. Freud kendi gözlemleriyle de histerinin anatomik temelli olmadığını fark etmesi onu semptomların sembolik anlamlarına daha da yakınlaştırdı. Viyana Tabip Odası’nda histeri üzerine yaptığı konuşma olumsuz tepkilere yol açtı. Meslektaşlarının dışlamasına rağmen tedavi yöntemini hipnoza kaydırdı. Fakat her hastanın hipnotize edilememesi ve tedavi sonuçlarının kalıcı olmayışı Freud’u düşündüren noktaydı.

1886’da literatüre giren ve psikanalizin temellerinin atıldığı Anna O. vakasını Breuer’den aldı. Bu hastayla çalışmaları 1895 yılına kadar sürmüştür. 1895 yılında Breuer ile birlikte yayınladıkları Histeri Üzerine Çalışmalar, psikanalizin ilk yazılı eserini oluşturur. 1896 yılında babasını kaybetti ve kendini çözümlemeye başladı. Bu süreç psikanaliz için dönüm noktasıdır diyebiliriz. Tedavide direnç kavramı, rüyalar, cinsel yaşam, libido, nesne arayışı, oedipus kompleksi ve transferans kavramlarını psikanalize kazandırdı. 1900’de Rüyaların Yorumu’nu yayımladı. 1905’te Espriler ve Onun Bilinçdışı ile İlişkisi’ni, 1907’de Obsesif Eylemler ve Dini Araştırmalar’ı yayımladı. 1908’de Salzburg’da uluslararası bir kongre düzenledi. Bu gelişmeler oldukça Freud’un öğrenci sayısı yükselmeye başladı ve Viyana Psikanaliz Derneği kuruldu. Freud, 1910 – 1920 yıllarında Psikanaliz Üzerine, Bir Paranoya Vakası Özyaşam Öyküsü Üzerine Psikoanalitik Gözlemler: Başkan Screber, Totem ve Tabu, Narsizmin İncelenmesine Giriş, Yas ve Melankoli adlı eserleri yayımladı.

Psikanalitik Kuram

1923’te kendisine üstçene ve damak kanseri tanısı kondu. İzleyen yıllarda 33 kez ameliyat oldu. 23 Eylül 1939’da öldü.
Freud, cinsellik, kastrasyon, Oedipus kompleksi, narsisizm, yas, ölüm dürtüsü gibi bir çok kavramı psikanaliz çerçevesinde açıklamıştır. Özellikle çocuk cinselliğine dikkat çekmesi onun en büyük eleştiri alan noktalarından biridir.

Freud’a göre psikanalizin amacı bilinçdışındaki düşünceleri bilince indirmektir. Psikanalistin uğraş alanının bilinçdışı olduğunu belirtir. Aynı zamanda analistin de kendi analizinden geçmesinin önemini vurgular. Freud’a göre psikanaliz iki bilinçdışının çalışmasıdır.

Freud insan davranışlarını yorumlarken çok farklı bir bakış açısı geliştirerek kendinden sonra gelenlere uçsuz bucaksız bir yolun kapısını açmıştır. Döneminde ve halen daha çok tepki görse de onun araştırmaları ve kuramları sayesinde bu kadar adım atılmıştır. Geliştirilen yeni görüşler onun tedavi yönteminin ana hatlarına köklü bir değişiklik getirmemiştir.

Öykü Kaloğlu | Psikolog

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir