19. yy.’da ortaya çıkan Psikanalitik Kuram kişiliğin sistematik olarak incelendiği ilk kuramdır. Bu kuram kendisinden sonra gelen kuramcılara ve kuramlara da bir dayanak noktası oluşturmuştur. Yeni kuramlar Psikanalizin temel ilkelerini eleştirerek, alternatifler üreterek ve genişleterek oluşturulmuştur.
İçgüdüler
Freud, insan doğasının kötücül olduğunu, insanların doğuştan ilkel olduklarını ve içgüdüleri tarafından yönetildiklerini söyler. İçgüdülerimizin temel hedefi bedensel ihtiyaçlarımızı karşılayarak hayatta kalmamızı ve yaşamımızı sürdürmeyi sağlamasıdır. Freud kişiliğin işlevlerini sürdürmeye yönelik iki temel içgüdü olduğundan bahseder. Yaşam ve ölüm içgüdüsü. Yaşam içgüdüsü, bedenin devamlılığı ve türünü devam ettirmeye yönelik davranışları içermektedir. Örneğin yeme, içme, cinsellik vb. davranışları bunlardan bazılarıdır.
Savaş yıllarına tanıklık etmiş olan Freud, insanın karanlık yönünün olduğunu düşünmüş, saldırganlık ve yıkıcılığa yönelik temel bir içgüdüye sahip olduğumuzu belirtmiş, buna ölüm içgüdüsü adını vermiştir. Bireyler içgüdüleri ile hareket ettiğinde kendileriyle ve toplumla aralarında bir çatışma oluşmaktadır. Çünkü bu içgüdülerden gelen davranışlar toplum tarafından kabul edilmemektedir.
Kişilik
Freud kişiliğin yapısal olarak üç sistemden oluştuğunu söyler. Bu sistemleri yöneten enerjiye libidinal enerji der. Freud’a göre tüm eylemlerimiz, düşüncelerimiz içgüdülerimiz tarafından önceden belirlenmektedir. Bu duruma da psişik belirlenimcilik adını vermiştir. Yani davranışlarımızı ve düşüncelerimizi özgür irademizle değil bilinçdışının üzerimizdeki etkisiyle gerçekleştiriyoruz.
Freud’a göre insanların özgür iradeleri yoktur.
Bilinç ve Bilinçdışı
Freud kişiliğin yapısını Topografik ve Yapısal kuramları ile açıklar. Topografik kuramı bilinç, bilinçöncesi ve bilinçdışından oluşmaktadır. Bilinç kişinin farkında olduğu anıları, düşünceleri ve duyguları içerir. Bilinçöncesi erişilebilir hafıza olarak da bilinmektedir (Boeree, 2006). Bilinçli bir çabayla bilince çağrılan düşünceler ya da anıları kapsar. Bilinçdışı topografik kuramın değindiği en geniş alandır. Farkındalığımızda olmayan kolaylıkla ulaşamadığımız tüm içgüdüleri, anıları kapsar (Boeree, 2006). Yüzleşmekten korktuğumuz, kaçındığımız düşünce duygu ve arzularımızın alanıdır.
Ruhsal Aygıt
Yapısal Kuramda Freud kişiliği ruhsal bir aygıt olarak tanımlar ve id, ego ve süperego olmak üzere üç yapıdan oluştuğunu söyler. İd içgüdülerimizin, doğuştan gelen bütün bilinçsiz dürtülerimizin yer aldığı kısımdır. İlkel benliktir. Haz ilkesine göre çalışır ve idin tek amacı acı ve gerginlik yaratan durumdan kaçınmak ve hazza ulaşmaktır.
Bebekliğin 6. ayından itibaren gelişmeye başlayan Ego, idin aksine gerçeklik ilkesini temel alır. Kişinin bilinçli ve farkında olduğu alandır. Temel işlevi uyum olan ego, id ve süperegoyu yönetir ve denetler. Aynı zamanda id ve süperego arasındaki dengeyi ve uyumu sağlama amacı güder. Süperego doğuştan var olmayan sadece gelişimle birlikte oluşan bir yapıdır ve içimizdeki yargıcı temsil eder. Süperego olması gerekenleri dikkate alır. İdden gelen cinsel ve saldırgan dürtüleri bastırır. Egoyu geleneklerin ve kuralların dayattığı amaçlara yöneltmek için ikna etmeye çalışır.
Savunma Mekanizmaları
Bu yapılar egonun yönetiminde birlikte hareket ederler. Böylece kişilik bir bütün halinde işler. Kişi, idden gelen dürtüleri kontrol edemeyeceğine dair duyduğu kaygıdan kurtulmak için savunma mekanizmaları geliştirir. Savunma mekanizmaları egonun işlevidir ve bilinçdışı olarak ortaya çıkarlar. Bastırma, gerileme, yansıtma bunlardan bazılarıdır.
Freud psikoseksüel gelişim evrelerinden bahseder. Bunlar oral, anal, fallik, gizil ve genital dönemlerden oluşur.
Kişilik gelişimi yaşamın ilk altı yılında tamamlanır. Freud’a göre her insan belirlenmiş gelişim aşamalarından geçmektedir. Kişi bu evreleri başarıyla tamamlayamadığı takdirde yetişkinlikte belli bazı sorunlar yaşayabilmektedir. Freud hastalarını iyileştirmede serbest çağrışım, rüya analizleri, aktarım ve karşıt aktarım tekniklerini kullanır. Freud’un insan kişiliğini anlamak ve değerlendirmek için geliştirdiği Psikanalitik Kuram günümüz psikoterapilerinin yapısal temelini oluşturmuştur.