Araştırmalar depresyonun kadınlarda daha çok görüldüğünü gösteriyor. Depresyonda kadınlara özgü risk faktörleri nelerdir? Bu yazıda bazı genellemeler yapma pahasına da olsa toplumsal cinsiyet ve psikoloji çalışmaları ışığında kadınları depresyona götüren bazı risk faktörlerini gözden geçireceğiz.

Toplumsal Eşitsizlikler

Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin yaygın olduğu toplumlarda kadınların hayal kurmasına izin verilmez, verilse de bu hayallerin gerçekleştirilmesi desteklenmez. Erkekliğin yüceltildiği toplumlarda kadınların ekonomik ve sosyal anlamda ilerleme çabaları bir tehdit olarak algılanabilir. Kadınlar birçok konuda engellenmişlik, hayal kırıklığı ve değersizlik hissedebilir. Bunlara ek olarak, çocukluk çağı cinsel taciz kız çocuklarında daha yaygın görülür. Bu cinsel tacizin etkileri çocuklukta kalmaz, yetişkin bir kadın özgüven eksikliği, değersizlik duyguları, ve stresle baş etmede zorluklar şeklinde sorunlar yaşamaya devam edebilir.

Aile İçi ve Diğer Sosyal İlişkilerde Sorunlar

Kadınlar sosyal ilişki kurma, ilişkilere duygusal yatırım yapma ve ilişkide empati gösterme açısından daha erken yaşlarda başlayan bir ilgi ve beceriye sahiptir. Fakat sosyal ilişkilere verilen bu önem ilişkiler kötüye gittiğinde bedel ödemeyi gerektirebilir. İlişki sorunları, çatışma, anlaşmazlıklar, ve kavgalar kadınların bu konuda daha da çok kafa yorması, üzülmesiyle sonuçlanabilir.

Bozuk Plak

Kadınlar hem depresyon öncesinde hem de depresyon sırasında gündelik hayatın olumsuz durumlarını sahne sahne kafalarında canlandırma konusunda daha çok zaman harcar. Bu sahneler canlandırılır, “sonra şöyle dedi, keşke ben de ona şunu deseydim, kimbilir kime anlatacak bunu” tarzındaki düşünceler bozuk plak gibi evrilir çevrilir, tekrar edilir. Bu düşünce tarzındaki sorun, genelde sozun çözmeye, ya da eyleme yönelik olmayıp olumsuz duygular oluşturmaktan öteye geçmemesidir.

Otomatik Düşünceler

Düşünce alışkanlıklarımız, duygularımız ve davranışlarımız üzerinde etkilidir. “Çocuklarımın başarısızlığı benim başarısızlığım anlamına gelir” şeklinde bir düşünce, başarıyı içsel ve kişisel nedenlerle açıklama eğilimi risk faktörlerine örnek gösterilebilir. Benzer şekilde siyah-beyaz düşünce biçiminde durumlar ya mükemmel/ideal ya da felaket olarak kodlanır ve ikisi arasında gri renklere yer verilmez.

Aşırı Eleştirel İç Ses

Bir türlü kendini ve yaptıklarını beğenmeyen, aşırı eleştirel ve yargılayıcı bir iç ses değersizlik duygularına neden olur. Bu tarzda düşünen kadınlar sosyal mukayese yaparak kendilerinden daha iyi durumda olan insanlara yönelik kıskançlık duygularının etkisinde kalabilir. Aşırı yargılayıcı bir iç sesle kadınlar gündelik hayatın sorunlarını çözmede yetersiz hisseder ve bu yetersizlik duyguları bir kısır döngüyle devam eder.

Kurtarıcılar

Bu risk faktörleri yanında “kurtarıcı” rolünü hayatının merkezine almış, etrafındaki insanların sorunlarını çözen, kendisini başkaları için feda ettiğine inanmış bir gruptan da bahsedebiliriz. Kurtarıcılar kendileri yardıma ihtiyaç duyduğunda etrafındaki kimseyi bulamayabilir çünkü etrafındakiler kurtarıcının çok güçlü olduğuna inanmıştır. Bazen, bu kadınlar yardım istemeyi zayıflık olarak görebilir ve ihtiyaçlarını ifade etme konusunda çekingen davranabilir.

Bu listeye ekleyecek daha birçok risk faktöründen bahsedebiliriz. Bu risk faktörleri hakkında farkındalığın artması kadınların depresyona girmesini önleyici ilk önemli adımlardan birini oluşturmaktadır.

Doç. Dr. Elif Çelebi | Klinik Psikolog

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir