Şimdiye kadar annelik ve bebek bakımı hakkında çok şey okuduğunuzu biliyorum. Bu yazıda da farklı şeylerden bahsetme gibi bir iddiam yok ancak “iyi annelik” ne demektir biraz tanımlayarak başlamak istiyorum. Aslında çocuğun zaruri ihtiyaçları olan yeme-içme, barınma, sevilme ve kendini güvende hissetme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması bakım verenin iyi olduğu izlenimini bize gösterebilir. Fakat bu ihtiyaçların karşılanmasında “denge” diye bir kavram var ve bu kavram son zamanlarda kaygan bir zeminde hareket etmektedir.
İyi anneliğe dair bir erkeğin söz söylemesinden hoşnut olmayabilirsiniz. Ancak bu yazıyı profesyonel hayatımda edindiğim bilgi ve tecrübelerden yola çıkarak yazmaya çalışacağım. Öğrenim hayatımızın başında hem kendimize hem de üniversite hocalarının bize sorduğu bir soruyu paylaşmak istiyorum. Soru şuydu: “Nedir bu normal?”
Normal Ebeveynlik
Normal olan şey toplum tarafından kabul gören, benimsenen, hayatın devam etmesini engellemeyen şeylerdir diye genel bir açıklama yapabilirim. Bu normalliğin zamana ve mekana göre değiştiğini de eklemeliyim.
Ebeveynliğin ilk günlerinde yaşanan heyecanın tarifi kolay değil. Evde tüm gözler bebeğin üzerinde ve her tepkisi dikkatle incelenir, süzülür ve yorumlanır. Bu dönemde annelerin bebekleri ile ilgili duyarlılıkları üst düzeye çıkar. Bunu oldukça yararlı buluyorum. Hatta anne-bebek ilişkisinin bu döneminin telafisi mümkün olmayan bazı sorunlara yol açabileceğini de düşünüyorum. Bu duyarlılığın bebeğin dünyaya uyum sağlamasındaki rolünü de önemli buluyorum çünkü bebek için dünyaya gelmek bir travmadır ve bu travma ile başa çıkmada bakımverenin (çoğunlukla anne olur) içten ilgisi, hassasiyeti, onu anlaması ve kucaklaması bu travmanın etkilerini hafifleterek bebeğin dünyaya uyum sağlama sürecine hayati önemde yardımcı olur.
Günler ilerledikçe bebek büyür ve anneye her geçen gün daha az ihtiyaç duyar. Kendi kendine yemeyi, yürümeyi ve ihtiyaçlarını ifade etmeyi öğrenir. Yani dünyadaki ihtiyaçlarını farkeder, onları temin etme yolları arar ve kendi kendine temin etmenin, kendi ihtiyacını kendikendine gidermenin keyfine varır. Bu ona dünya ile baş edebildiğini, yani o ilk travmasının üstesinden gelebildiğini hatırlatır ve bundan büyük haz duyar. Annenin de bu duruma uyum sağlaması beklenir. Çocuğun doğduğu ilk günkü duyarlılığın annede devam etmesi, çocukta bu kendi ihtiyaçlarını gidermenin hazzı ve güveninden mahrum kalmasını sağlayabilir. Bu da çocuğu dünyadaki zorlayıcı yaşantılar karşısında baş etme becerilerini kısıtlı kullanmasına yol açabilir.
İhtiyacı kadar al, ihtiyacı kadar ver.
Dünyadaki yaşama bakarsanız nasıl bir denge olduğunu fark edersiniz. Bu belki cansız varlıklar için bile geçerli. Aynı durumun insanlar arası ilişkilerde de olması gerektiğini söyleyebilirim. “İyi annelik” diye belirttiğim olguyu da aslında normal olanı dengeli sunmak diye açıklayabilirim. Zamanın koşullarına göre çocuğa mesajlar vermek, ihtiyaçları karşısında mantıklı karar vererek bu kararları dengeli düzeyde sunmak onun daha iyi bir çocukluk yaşamasına yardım edecektir.