“Kişisel gerçeklik duygumuz algı yoluyla, yani olayların kendisiyle değil, deneyimlerimizi gördüğümüz bakış açısıyla oluşmaktadır. Ancak bunu unutmak, hatta farkına varmamak çok kolaydır.”
Fritz Perls
Perls bizim algının ve onun kendisinden kaynaklanan tüm düşünceler, eylemler ve inançlarla birlikte perspektifimizi oluşturmaktaki rolünü kabullenmek yerine dünyaya bakış açımızı mutlak, nesnel gerçeklik sandığımızı söyler. Perls’e göre kişi için ulaşabileceği tek gerçeklik kendi kişisel gerçeğidir.
Fritz Perls Kimdir? Hayatı
Frederic ‘Fritz’ Salomon Perls, 19. yüzyılın sonunda Berlin’de doğar. Tıp eğitimi alır ve 1. Dünya Savaşı sırasında Alman Ordusu’nda kısa bir süre geçirdikten sonra doktor olarak mezun olur. Ardından psikiyatri eğitimi alır ve 1930’da psikolog Laura Posner’la evlenip Güney Afrika’ya göç eder ve ikisi orada psikanaliz enstitüsü kurarlar. Psikanalitik yaklaşımın aşırı entellektüelleşmesinden hayal kırıklığına uğrayarak 1940’ların sonunda New York’a taşınırlar ve kendilerini giderek büyüyen bir ilerlemeli düşünce kültüründe bulurlar.
Sorumluluğu Kabul Etmek
Perls kuramlarını 1940’larda insan zihninin tatmin edilmeyi bekleyen bir dizi biyolojik güdüye indirgenebileceğini söyleyen psikanalitik görüşün egemen olduğu bir dönemde geliştirmiştir. Bu yaklaşım Perls için çok katı, yapılandırılmış, basitleştirilmiş ve genellenmişti; onun çok önemli bulduğu bireysel deneyime yer bırakmıyordu. Ayrıca bu yöntemde analistler, hastalarına kendi deneyimlerinin yaratılmasında sorumluluk alma ve farkında olma olanağı tanımıyorlardı. Perls, dış çevreye bakılmaksızın iç deneyimlerimizi kontrol etmeyi öğrenebileceğimiz konusunda ısrarlıdır. Yaşamımızı algılarımızın şekillendirdiğini bir kez anladıktan sonra, oynadığımız rollerin ve eylemlerimizin aslında sadece gerçekliği değiştirmek için bilinçli olarak kullandığımız birtakım araçlar olduğunu görürüz. İçteki ruhsal dünyanın kontrolü iki katmanlı bir seçim aracılığıyla güç verir: çevreyi nasıl yorumlayacağımız ve ona nasıl tepki vereceğimiz. “Sizi kendinizden başka kimse öfkelendiremez” deyişi bu felsefeyi mükemmel bir şekilde örneklemektedir ve bunun gerçekliği insanların örneğin trafik sıkışıklığına, kötü haberlere veya kişisel eleştiriye karşı verdikleri farklı tepkilerde görülebilir.
Perls hastalarına, algılarının gücünün ve onun gerçekliği (ya da “gerçeklik” olarak tanımladığımız şeyi) nasıl şekillendirdiğinin farkına varmaları için yardım etmeyi görevi olarak görmektedir. Bu şekilde hastaları iç manzaralarını şekillendirmenin kontrolünü ele alabilmektedir. Algıladıkları gerçeklik duygusunun sorumluluğunu üstlenerek istedikleri gerçekliği oluşturabilirlerdi. Perls, bunu başarabilmeleri için hastalarına Gestalt Terapisi‘nin gerekli süreçlerini öğreterek yardım etmiştir. İlk ve en önemli süreç farkındalık yaratmak ve bu farkındalığı şimdiki anın duyguları üzerine odaklamaktır. Bu, kişinin duygularını ve o anda algılanan gerçekliği doğrudan yaşamasını sağlar. Bu beceri, “burada olmak” Gestalt süreci için çok önemlidir; güçlü bir duygusal farkındalıktır ve her birimizin kendi çevremizi nasıl yarattığımız ve ona nasıl tepki verdiğimizi anlamamız için bir temel oluşturur. Ayrıca kendimizi ve çevremizi deneyimleme yollarımızı değiştirmeyi öğrenmemiz için bir yol göstericidir.
Kaderin İnkarı
Perls’e göre gerçekliğimizin sorumluluğunu almak için, öyle olmadığı halde hiçbir kontrolümüz olmadığı yanılsamasını yaratmak için dili nasıl kullandığımızı fark etmemiz gerekir. Basitçe “ben bunu yapamam” ya da “ben bunu yapmayacağım” demek benim bir seçim yaptığımı açıkça gösterir. Ayrıca duyguya sahip çıkmaya da yardımcı olur; duygular bende doğarlar ve bana aittirler; kendi duygularım için birini ya da bir şeyi suçlayamam.
Diğer dil değişimi örnekleri arasında “malı” ekini “istmek” fiili ile değiştirmek vardır; örneğin “artık gitmeliyim” yerine “gitmek istiyorum” demek gibi. Bu aynı zamanda seçim unsurunu açıkça gösterme işlevi görmektedir. Perls, yaşantılarımız için sorumluluk almayı öğrenirken toplumun etkisinden bağımsız otantik benlikler geliştirdiğimizi söyler. Ayrıca, “şimdi olmuş” şeylerin merhametine kalmadığımızı anladığımızdan dolayı kendi güçlülüğümüzü yaşarız. Kendimize hesap verme, kendimize güvenme ve kendi içimize bakabilme farkındalığımız arttıkça kendi dünyamızı ya da gerçeğimizi inşa ettiğimizi anlarız. Yaşadığımız hayatlara katlanması daha kolaylaşır çünkü “gerçek ancak kendiniz keşfettiğinizde katlanılabilirdir.”
Perls 1960’ların sonunda Laura Posner’la ayrılır ve California’ya yerleşir. Orada psikoterapinin görünümünü değiştirmeye devam eder. Perls, 1964’te California’daki Esalen Enstitüsü’nde düzenli konuşmacı olmuş, bu köklü merkezde spiritüel ve psikolojik gelişmeler için kalıcı bir ilham kaynağı haline gelmiştir. 1969’da Kanada’da bir terapi merkezi kurmak için ABD’yi terk eder ancak bir yıl sonra bir atölye çalışmasını yönetirken kalp krizinden ötürü hayatını kaybeder. 1970’lerdeki ani popülaritesinden sonra Gestalt Terapisi gözden düşmüştür ancak ilkeleri diğer terapi biçimlerinin kökleri olarak kabul görmüştür. Günümüzde Gestalt pek çok “standart” terapi yaklaşımından biri olarak tanınmaktadır.