Ters Yüz, 2015 yılında gösterime girmiş bir animasyon filmidir. Babasının aldığı iş teklifi üzerine Minnesota’dan San Francisco’ya taşınan Riley’in iç dünyasını ve büyüme sürecinde duygularının davranışlarını nasıl etkilediğini ele alır. Film boyunca izleyici, Riley’in Minnesota’da biriktirdiği neşeli çekirdek hatıralarının üzgün hatıralara dönüşmesinden kurtarmaya çalışmasını ve Üzüntü karakterinin yavaşça kumanda merkezine geçmesinin Riley’i nasıl etkilediğine tanık olur.
Film, Riley’nin bebekliğinden başlayarak 11 yaşında ergenliğe girmeden önceki sürecini kapsar ve yaşadığı psikolojik değişimlere, duygularının bu süreçte onu nasıl etkilediğine epeyce yer verir. Bu yüzden film, gelişim psikolojisi alanındaki 2 farklı kurama göre incelenecektir.
Plutchik’in Duygu Çarkıfeleği Teorisi
En belirgin olan ve film boyunca karşılaşılan kuram, R. Plutchik’in Duygular Teorisi’dir. Plutchik’e göre, bir insanın temel olarak sekiz duygusu vardır: sevinç, iğrenme, üzüntü, kabul, korku, öfke, beklenti ve şaşkınlık. Bu temel duygular tüm evrimsel süreçlerde vardır ve evrenseldir. Kişinin büyümesi ve bu temel duyguların karışımıyla karmaşık duygular oluşur. Fakat bu duygular kültürel olabilir ve ortaya çıkışı, çıkış hızı ve yoğunluğu kişinin çevresine bağlıdır.
Ters Yüz filminde Plutchik’in işaret ettiği sekiz duygudan beşi görülür; bunlar da Üzüntü, Neşe, Korku, Tiksinti ve Öfke karakterleridir. Seyirci bu beş karakterin Riley’i başına gelen olaylarda nasıl yönlendirdiğini izler. Bazı sahnelerde Riley’nin anne ve babasının da duygularına değinildiği görülür.
Bowlby’nin Bağlanma Teorisi
Bowlby’e göre kişinin hayatının ileri süreçlerinde gösterdiği bağlanma stili, kişinin hayatının erken evrelerinde birinci bakıcıları (çoğu senaryoda bu kişiler ebeveynlerdir) ile ilişkilerinin büyük bir etkisi vardır. Çocuklar, bu bağlanma stilleri bağlamında kendilerine ve sosyal çevresine dair zihinsel temsiller ve içsel çalışan modeller geliştirirler. Bunlar da çocuğun erken yaşta dünyaya bakış açılarını etkiler. Ayrıca, sağlıklı bir bağlanma stilinin çocuğu ebeveynlerine yakın tutacağından ötürü hayatta kalma becerilerini de geliştirdiğini belirtir. Bowlby’e göre bağlanma stilleri güvenli ve güvensiz bağlanmadır. Güvensiz bağlanma da kendi içerisinde kaygılı/kararsız bağlanma, kaçıngan bağlanma ve dezorganize/dağınık bağlanma olarak alt başlıklara ayrılır.
Ters Yüz filminde Riley, ailesiyle çok iyi geçinen, ilgi ile büyümüş ve ailesi tarafından desteklenen bir çocukluk geçirmiştir. Arkadaş edinmeye yatkın, spor faaliyetleriyle uğraşan, dünyayı ve insanları güvenli gören bir çocuktur. Sonuç olarak, Riley’nin bu kurama göre güvenli bağlanma stili geliştirdiği söylenebilir. Ancak taşındıktan sonra bazı anlarda Riley’nin çevresine karşı duygularını bastırma eğilimi olduğu, Korku ve Üzüntü karakterlerinin kumanda merkezine hâkim olduğunu görürüz. Burada da az da olsa kaygı ve kaçıngan bağlanma stillerinin izlerini bulmak muhtemeldir.
Duygusal Rehberler ve Kapanış
Film yönetmeni Pete Docter verdiği bir röportajda filmi 11 yaşındaki kızından ilham aldığını, aynı Riley gibi küçükken çok neşeli ama büyüdükçe sessizleşen ve içine çekilen birine dönüştüğünü söyler. Hatta filmdeki bazı sahneler, kızının ve kendisinin yaşadığı duygusal olayları da yansıtmıştır.
Filmde küçük detaylar düşünülmüş ve bolca yer verilmiştir. Örneğin, Riley’in beyninde ana kumanda kullanan kişi Neşe, anne karakterinin Üzüntü ve baba karakterinin de Öfke olduğu, Riley’nin hayali karakteri Bing Bong’un Neşe’nin kumanda merkezini terk ettiğinde silinen anılar içinde kaybolması gibi zekice yerleştirilmiş detaylar vardır.
Diğer animasyonların aksine bu film, eğlenceli ve anlaşılır bir dilde her yaş grubuna hitap edecek şekilde insanın gelişimini gerçekçi haliyle yansıtmaktadır. Üzerine düşünüldüğünde, aslında seyirciyi hislerinin nasıl kontrol ettiğini anlamasını sağlayan, yeri geldiğinde güldüren, yeri geldiğinde de duygulandıran bu filmi izlemenizi öneririm.