Yönetmen: Alfred Hitchcock
Senarist: Joseph Stefano
Yapım Yılı: 1960

Psycho (Sapık), Robert Bloch’un aynı isimli romanından uyarlanarak kurgulanan oldukça kült bir psikolojik gerilim ve korku filmidir. Marion Crane isimli bir kadının çalıştığı kurumdan sevgilisi Sam ile refah içinde yaşamak üzere 40 bin dolar çalması ve yaşadığı yerden kaçarak yola koyulmasıyla başlar. Geceyi bir motelde geçirmek üzere yoluna ara veren Marion, kendini bir anda Bates Motel’de bulur. Motel’in sahibi olan Norman annesiyle birlikte işletmelerinin yanındaki büyük ve eski evde yaşayan genç bir adam olarak karşımıza çıkar. Norman’ın yalnızlığını noktalayan motel müşterisi Marion ile kısa süren lakin oldukça korkutucu olan hikayesine gelin daha yakından bakalım.

Psikolojik Bakış Açısıyla Psycho

Marion’un bastıran yağmur yüzünden sığındığı Motel’de karşılaştığı adam sinema tarihinin gördüğü en korkutucu psikopatlardan biri olan Norman Bates’tir. Norman, annesiyle yaşayan, hiç evlenmemiş, eğitim almamış, toplum içine karışmaktan haz etmeyen ve yalnız olarak nitelendirilebilir bir karakterdir. Evlerinin dibinde kalan eski Motel’i işleten Norman’ın uzun bir sürenin ardından ilk müşterisi Marion’dur.

Norman, küçük yaşta babasını kaybetmiştir ve o günden sonra annesiyle olan ilişkisinde bağımlılık meydana gelmeye başlamıştır. Filmin temasında barındırdığı belki de en bariz problemlerden biri Norman ve annesi arasındaki bağdır. Norman Bates, Oidipus Kompleksini aşamamış bir karakter olarak görülebilir. Freud’un bize kazandırdığı bu kavramın temelinde Yunan Mitolojisindeki Sophokles’e ait Kral Oedipus hikayesi vardır.

Freud’a göre her çocuğun ilk aşkı karşı cinsteki ebeveynidir. Kız çocuklarının babaya düşkün olması, oğlanların annelerinin babalarıyla ilgilenmesinden rahatsız olup ağlamaya başlaması bu duruma verilecek örneklerdir. Kişilik gelişiminin Fallik Döneminde yani 3 ile 5 yaş arasındaki zamanda, erkek çocuğun annesine karşı duyduğu bu yoğun sevgi nedeniyle babası tarafından cezalandırılacağı korkusu bu kompleksi yaratır.

5 yaşından sonra duraklama evresine giren ve ergenlikte geri dönen bu evreyi başarıyla atlatamayan bir karakter olan Norman, annesine duyduğu bağlılık sonucu içine düştüğü karmaşadan çıkamaz. Öyle ki film sürecinde bir siluet olarak gördüğümüz Mrs. Bates aslında yıllar önce sevgilisiyle yatak odalarında ölü bulunmuştur. Herkes bunun Mrs. Bates’in önce sevgilisini ardından kendini öldürdüğü trajik bir olay olarak görmüştür fakat işin perde arkası bambaşkadır. Annesine duyduğu bağlılık sonucunda onu kıskanan Norman kendini dışlanmış ve ikinci plana atılmış hissetmesinin ardından annesini ve sevgilisini öldüren asıl kişidir. Bunun sonucunda yaşadığı pişmanlık ve suçluluk duygusuyla Norman gömülen annesini mezarından çıkarıp hobisi olan tahnitten (ölü hayvanların ilaçlanarak içinin doldurulması) edindiği bilgiler ışığında annesinin cansız bedenini mumyalayarak onu zihninde yaşatmaya devam eder.

Sembolik Gerçeklik

Film temelde Norman’ın yaşadığı psikozu anlatır. Annesinin kıyafetlerini giyerek onun sesini taklit eden karakter, Marion’u gördüğü anda hissettiği çekim ile ne yapacağını bilemez. Öyle ki annesinin zihninde yaşayan hayaliyle tartışmalara girer. Yarattığı sembolik gerçeklik içinde sıkışıp kalan Norman’ın annesiyle tartışmaları İd ve Süperego’nun bir çatışması gibidir.

Slavoj Zizek, Norman ve annesinin yaşadığı üç katlı evi Freud’un kuramlarına göre ayırmıştır; İd, ego ve süperego. Kısaca bu üç kavrama değinelim. İd ilkel benliktir ve cinsellik ile açlık gibi kavramların bencilce doyurulmasını ister. Süperego ise eleştirel ve kuralcıdır. Ego da ikisi arasındaki denge unsurudur. Bilinçdışının üç temelini işaret eden evin en üst katı annesinin yaşadığı alan süperego olarak karşımıza çıkar. Evin giriş katı ise ego yani Norman’ın ta kendisi. Eve birinin girmesi gibi tehlikeli anlarda annesini sakladığı bodrum katı ise İd. Buna dayanarak şunu söyleyebiliriz ki Ego, Süperego ve İd arasındaki köprüdür. Hikaye de gördüğümüz üzere köprü yıkılmış ve aradaki bağlantının kopması sonucunda komplikasyonlar oluşmuştur.

Resepsiyonun yanında kalan odaya yerleşen Marion’u duvardaki delikten izleyerek ona karşı duyduğu cinsel çekime karşı koyamayan Norman annesiyle tartışmaya başladığında asıl kavga eden ikili Süperego ve İd’dir. Norman, süperegosunun baskın gelmesi sonucu cinsel arzusunu beslemek yerine ona bu arzuyu veren kadını öldürmeyi tercih eder. Annesinin kılığına girerek, bölünmüş kişiliğinin baskın ve öfkeli tarafına sığınır fakat işlediği cinayet sonucunda kendine geldiğinde suçluluk ve üzüntü duyar.

Cinayeti örtbas etmeye başlayan Norman, kadını aracının bagajına yerleştirir ve bir bataklığa giderek arabayı bataklığın içine doğru sürer. Bataklığın dibini boylayan araç bir nevi Norman’ın olanları zihninin derinliklerinde bastırdığının bir işaretidir.

Kazanan Süperego

Norman yakalanıp kendini parmaklıklar arasında bulur lakin asıl kelepçelenen kişi bir başkasıdır. Son sahnede gördüğümüz tebessümüyle akıllara kazınan Norman Bates asıl esaretini zihninde yaşar zira artık kontrol tamamen Mrs. Bates’tedir. Norman, süperegosuna yenilerek bilinçdışında uykuya yatar.

Asena Nişikli | Klinik Psikolog

Kaynaklar

  • Freud, S., Metapsikoloji: Haz İlkesinin Ötesinde Ego ve İd ve Diğer Çalışmaları, Payel Yayınları; 1. basım (6 Ocak 2017)
  • Slavoj Zizek, Prevert’s Guide to Cinema.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir