Cinsel içerikli düşüncelerin ya da düşlemlerin ve cinsel etkinlik için isteğin, sürekli ya da yineleyici olarak az olması ya da olmaması olarak tanımlanmaktadır. Yani aslında cinsel isteksizlik yanlış bilinenin aksine, cinselliğin miktarı veya sıklığının kendi başına bir önemi olmamasıdır. Sadece cinselliğin sıklığa bakarak bir insanın cinsel isteğinin fazla veya az olduğun söyleyemeyiz.
Bu konuda ilk değerlendirilmesi gereken şeyler; ne sıklıkla cinsellik düşünülüyor? Ne sıklıkla cinsellikle ilgili hayal kuruluyor? Kişi cinsellikle ilgili ne sıklıkla bir etkinlikte bulunuyor? gibi sorulardır. Burada önemli olan ise kişinin sadece eşiyle cinsel isteksizlik sorunu varsa, kendiyle bireysel cinsel isteksizlik sorunu var diyemiyoruz çünkü kişi başka faaliyetlerde bulunabiliyordur.
Genellikle erkeklerin her an sekse hazır oldukları ve cinsel isteklerinin azalmayacağı düşünülür. Cinsel isteksizlik nadir görülen bir durum olmamasına karşın, günümüzde dünya ortalamasında her yüz erkeğin 20 sinde (%20) bir cinsel istek bozukluğu mevcuttur.
En Sık Görünen Nedenleri
İletişim Eksikliği
En sık rastlanan neden kişinin hayalindeki cinsel yaşamla, eşiyle sürmekte olan cinsel yaşam arasındaki farktır. Genellikle de erkeğin arzuladığı cinsellikle günlük hayattaki cinselliğin uyuşmamasıdır. Burada iletişimin önemi büyüktür. Genellikle reddedilme veya ayıplanma kaygısıyla cinsellikle ilgili beklenti ve isteklerin paylaşılmaması tercih edilir.
Duygu ve Düşünce Çatışması
Genelde erkeklerin beraber oldukları kadınlarla ilgili birbirleriyle çatışan duygu ve düşünceleri bulunmaktadır. Bir yandan partnerleri cinsel olarak aktif ve rahat olsun, uyarıcı olsun ama bir yandan da ağır başlı hanımefendi olmalarını istemektedirler. İlişkide herhangi bir sınırlama veya limit olmasın, canı ne istiyorsa onu yapsın bir yandan bunu yaptığı insana saygı duyabilmek istenildiğinde doğal olarak bu düşünce ve duygu bir içsel çatışma haline dönüşüyor.
- Aşağılama: bir çok erkek için cinsellik bir aşağılama aracı karsı tarafa yapılan küçümseme anlamına geldiği için çok sevdiği ve saygı duyduğu esini o rollerde görmek istemiyor
- Suçluluk: bir erkek cinsel isteği evlenmeden önce yerindeyse evlenir evlenmez bıçak gibi kesilirse istek bu durumda en çok düşünülmesi gereken şey, erkeklerin çoğunluğunda bir çeşit hayatlarının sonu gelmiş artık macera olmayacak, kendi elinden özgürlüğünü almış ve sabah aksam devamlı ayni kadın beraber olmak düşüncesi kaygıya yol acıyor ve evlenmiş olmak suçluluk duygusu yaratabiliyor.
- Monotonluk: cinselliğin zamanla azalması en sık görülen durumdur ilk basta ruh ikisini buldum gibi hissedilse de, ilişkide zamanla hayal kırıklıklarınla karşılaşıla biliniyor. Burada birbirilerine anlamak yerine suçlama, eleştirme, hor görme ve duvar örme başlıyor. Bunun yani sıra cinselliğin elini altında ve her zaman artık ulaşılır olduğu düşüncesinde etkilemektedir. Burada bir başka nedende erkeğin avcı iç güdüsüdür. İster basit bir futbol topunun peşinden koşsunlar, ister güzel bir kadının peşinden, avlanma içgüdüsü erkekler içine derinden yerleşmiştir ve bu heyecanı, macerayı bulamadıklarında zamanla cinsel isteğin azaldığı görülmektedir.
- Rol karmaşası: Partner seçiminde erkeğin annesine benzeyen veya annesinin tam tersi bir kadın araması genel yapılan yanlışlar arasındadır. Başlangıçta annesi gibi olmayan es, erkeğin bilinçli veya bilinçsiz uğraşımı sonucunda tamamen esinden annesinin kopyasını yaratmaktadır. Örneğin anne çok iyi spaghetti yapıyor, partnerinde ayni annesi gibi yapmasını talep ediyor veya anne kalkıp kahvaltı hazırladığında annesiyle önceden kahvaltıya oturmasıyla ilgili sorunlar yaşıyor bir sure sonra ayni annesiyle yaptığı tartışmayı partneriyle yapmaya başlıyor. Burada erkeğin partnerini kendi dönüştürdüğü ‘anne’ ile cinsel isteksizlik yasaması ile sonuçlanıyor.
- Diğer: günlük hayatta stres, kişilik bozuklukları ve ilaçlar cinsel isteksizlikte önemli bir faktör. Bunları tespit etmek için ruh sağlık uzmanlarına başvurulmalıdır.
Ne Zaman Yardım Alınmalıdır?
Birçok çift, sorunu kendi yöntemleriyle çözmeye çalışarak terapiye gidene kadar ortalama 5 yıl geçirir ve tedaviyi erteler. Tedavinin erken olması ilişkinin dinamiğini korur ve çiftler arası çatışmayı önler. Tedavide çalışılması gereken bir diğer önemli unsur ise bir uzman tarafından seans esnasında cinsel isteği engelleyen unsurların bulunup ortadan kaldırılması ile kişinin gizli kalmış arzu ve fantezilerinin uyandırılmasıdır.
Cinsellik de müzik gibidir. Asansörde, restoranda, işyerinde, arabada devamlı müzik terörüne maruz kalırsak, eve döndüğümüzde müzik setinden uzak dururuz.
Psikoterapist Ulrich Clement