Bilişsel Uyumsuzluk Teorisi insanların karar verme eylemi sonrasında yaşadıkları psikolojik rahatsızlık durumunu ifade eder. İlk olarak 1957 yılında Festinger tarafından ortaya atılmıştır. İnsanlar çelişkili inançlara, görüşlere ya da değerlere sahip olduğunda ortaya çıkar ve bu durum insanlarda olumsuz bir etki yaratır. Bu çelişkili fikirleri kendi akıllarında bir şekilde tutarlı hali getirmeye çalışırlar. Örneğin, sigarayı bırakmak isteyen bir kimse bunu yapmakta zorluk çektiğinde kendisine sigaranın bırakmanın onda rahatlamaya sebep olacağına, sağlığına iyi geleceğine ikna etmeye çalışabilir. Bu da bilişsel çelişkiyi ortadan kaldırabilir.
Uyumsuzluğun ortaya çıkmasını önlemek için ne yapılmalıdır?
İlk olarak çelişen bilgilerin sayısını azaltmak ya da uyuşan bilgileri arttırmak hedeflenmelidir. Böylece, birey yaşamış olduğu çelişkili durumları dolaylı bir yoldan azaltacak ve bu uyumsuzluğu arttıran kaynaklardan uzak duracaktır. Elbette bu bir çaba gerektirecektir. Bu çaba sayesinde kişi, ortaya çıkan durum hakkında yeni bilgiler aramaya çalışacaktır. Kendisinin doğru/yanlış konusundaki içsel sorgulamasının ona yaşattığı strestense oluşan duruma göre bilişsel durumunu düzenleyecektir. Bu da onun yeni koşulları kabul etme çabasına girmesini sağlayacaktır.