İnsanlar bazen kendilerini mutsuz veya depresif hissedebilirler. Bu tür duygular yoğunlaşabilir ve bazen günler hatta haftalarca sürebilir. Öyle ki; normal yaşamı etkileyerek kişinin günlük işlevini azaltmakla sonuçlanabilir. Bu durum üzüntünün ötesinde bir şey olduğuna işaret eder.
Depresyon genetik, biyolojik, psikolojik, sosyal ve çevresel birçok faktörün kombinasyonu ile oluşur. Ailede depresyon öyküsü olan insanlarda da depresyon riski yüksektir. Travma ve stres gibi başlıca yaşam değişiklikleri de depresyonu tetikleyebilir. Ancak depresyon nadiren bir dış neden olmaksızın da oluşabilir.
Depresyonda Psikoterapi
Depresyon tedavisinde iki ana yöntem vardır: ilaç ve terapi. İlaç tedavisi doğrudan biyokimya müdahalesi ile yani antidepresan kullanımı ile yürütülmektedir. Psikoterapi ise düşünceyi ve konuşmayı arttırarak iyileşme sağlamayı hedefler. Yapılan araştırmalar çoğu zaman psikoterapinin tedavinin bitiminden sonra bile tekrar eden semptomlara karşı koruyucu ve kalıcı bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.
Antidepresanların bireyler üzerinde depresyonun kendisinden daha büyük olumsuz etkileri olabileceğini gösteren kanıtlar da vardır. Araştırmalar depresyonun basitçe ‘düşünme’ yoluyla tedavisini göstermiştir. Birden fazla çalışma, antidepresan ilaçların plasebo etkisine kıyaslanarak daha olumlu sonuç verdiği saptanmıştır. Hastalara şeker içeren bir tablet verildiğinde ve bunun bir antidepresan olduğu söylendiğinde sonuç gerçek ilaç (antidepresan) kullananlara yakın veya eşdeğerdir.
Farklı birçok psikoterapi yaklaşımı vardır. Bunlardan bazıları; Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Kişiler Arası Psikoterapi veya Diyalektik Davranış Terapisi (DDT)’dir. BDT, kişilerin depresyonuna katkıda bulunabilecek olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını tanımlamayı ve yönetmeyi öğrendiği bir terapi türüdür. Kişiler Arası Terapi, bireyin başkalarıyla olan ilişkilerini geliştirmeyi öğrendiği bir terapi şeklidir. Bu terapi yaklaşımında kişi duygularını daha iyi ifade ederek sorunlarını daha sağlıklı bir şekilde çözer, sosyal beceriler geliştirir ve depresif belirtilerle ve yaşam stresiyle baş etmeye yönelik desteği artırmak için ilişkilerini düzenler. DBT bir kişinin davranış ve duygularının geçerliliğini vurgular. Bireyi bu duygu ve davranışların anlaşılabilir olduğuna ikna eder ve bu davranışları değiştirmenin sorumluluğunun kendisinin olduğunu anlama konusunda teşvik eder.
Antidepresan Kullanmadan Depresyonu Yenmenin 6 Yolu
Depresyonu psikoterapinin yanı sıra yaşam biçiminde değişiklikler yaparak da yenebilirsiniz.
Egzersiz
Düzenli spor yapmak serotonin, endorfin ve diğer iyi hissettiren beyin kimyasallarını artırmakla kalmaz aynı zamanda antidepresanlar gibi yeni beyin hücrelerinin ve bağlantıların gelişmesini tetikler.
Beslenme
Hem fiziksel hem de zihinsel sağlık için gün boyunca dengeli beslenmek ruh halini yüksek tutar.
Uyku
Az uyumak sinirlilik, huysuzluk, üzüntü ve yorgunluğu artırır. Her gece 7-9 saat arasındaki uyku, depresyon yaşama ihtimalinizi düşürür.
Sosyal Destek
Güçlü sosyal bağlar depresyon için anahtar bir risk faktörü olan soyutlaşmayı azaltır. Arkadaşlarla ve aile ile düzenli irtibat kurulmalı, bunun yanı sıra gönüllülük esasına dayanarak başkalarına yardımcı olmak sosyalleşmenizi sağlayabilir.
Stresten Uzak Kalmak
Stresin yönetilmesi ve azaltılması için yaşamınızda değişiklikler yapabilirsiniz. Çok fazla stres depresyonu tetikler veya var olan depresyonu kötüleştirir.
Psikoterapi
Psikoterapi kaygı, erken çocukluk travması, olumsuz düşünme, düşük benlik imajı, anlam kaybı ve ilişki güçlüğü gibi depresyonun temel nedenlerini ele alır. Terapi aynı zamanda baş etme becerileri ve esnekliği geliştirmeye de yardımcı olabilir. Psikoterapi depresyondaki kişilere; depresyona sebep olan durumları bulma, bu durumu değiştirme veya baş edebilme yollarını bulmalarına yardımcı olma, gelecek için gerçekçi hedefler koyma, çökmüş düşünce süreçlerini, umutsuzluk ve çaresizlik duygularının davranışlara olan olumsuz etkilerini değiştirmede etkilidir.