Normal-anormal ayırımının yapılması psikoloji alanında çalışan biz uzmanların sürekli karşısına çıkan bir durum. Özellikle son elli yıldır bu kavramlar tartışılmaya ve konuşulmaya başlandı. İnsan davranışlarının normalliği söz konusu olduğunda da bu ayrım çok daha fazla önem kazanıyor. Peki nedir bu normal?
Nedir Bu Normal?
Normal-anormal ayırımı çoğu birey için kesin sınırlarla çizilmiştir. Aslında psikoloji alanında normal ve anormal davranışları ayıracak kesin ölçütler yoktur. İnsan vücudunun sağlıklı yapısı ve vücut sistemlerinin çalışma düzeni sağlık profesyonellerince bilindiğinden bu sistemlerde oluşmuş normal dışı durumlar net bir şekilde fark edilebilir. Ancak işin içine davranışlar girdiği zaman normallik veya anormallik değişebiliyor. Şöyle ki, yolda yalnız başına yürüyen bir adamın takımının tezahüratlarını naralar atarak dillendirmesi pek de hoş olmayabilir. Ne var ki stadyumda takımını desteklerken avazının çıktığı kadar bağırması çok etkileyici ve takdire şayandır. Hatta orada bağırmamak gariplikle karşılanır ve bağırmaya teşvik edilir. Demek ki bazı davranışlar bulunulan ortama ve zamana göre değişebiliyor ve güncellenebiliyor. Daha farklı bir örnekle açıklayacak olursak eski çağlarda dünyanın yuvarlak olduğunu söylemek oldukça aykırıydı. Bunu iddia edenleri “deli” diye yaftalarlardı. Tabi muhtemelen psikoloji bilimi ve psikologlar olsaydı tedavi edilmeye çalışılırlardı.
Ruhumuz sürekli dünyayı anlamaya gayret ediyor, izliyor ve uyum sağlamaya çalışıyor. Bu bir yandan gerekli iken bir yandan da olağan gibi görünen mantık dışı davranışları da yapmamızı sağlıyor. Şimdi şöyle düşünün.. Dünyanın her tarafında milyarlarca insan var ve hepsinin yaptığı farklı ritüeller, takıntılar, inançlar var. Kimi toplumlarda takla atarak dans etmek normal, kimi toplumlarda ise garip karşılanabiliyor. Sosyal beklentiler de insanları anormal gibi görünen davranışlara itebiliyor çünkü bu davranışlar o sosyal ortamda anlam kazanmaktadır. Buradan da toplumun kabul ettiği her davranışın normal olabileceği görüşü ortaya çıkmaktadır. Ancak şöyle bir sorun da karşımıza çıkıyor. Bir toplumda normal kabul edilen davranış bir toplumda anormal olarak karşılanabiliyor. Bir yöreye ait davranışlar normal iken diğer yörede hoş karşılanmıyor. Hatta aile içinde bile kadın için normal olan erkek için anormal veya tam tersi durumlar da söz konusu olabiliyor.
Neye Göre Normal veya Anormal
Freud normalliği “sevebilmek ve üretebilmek” olarak tanımlar. Yani seven ve üreten insan sağlıklı ve normal insan olmaktadır. Dolayısıyla sevebilen ve üretebilen toplumlar normaldir. Ruhsal sağlığımız açısından bakıldığında ise toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilen davranışlar normaldir denilemez. Çünkü o toplumun değerleri, ahlaki normları ne kadar sağlıklıdır, bu da sorgulanmalıdır. Anormallik ise daha kolay açıklanabilir görünmekle birlikte tam tersi bir durum söz konusudur. Sokaktaki insan hepimizin karşılaştığı üzere birbirine çok kolay “anormal biri” yakıştırmasını kullanabilmektedir. Fakat anormal olanı belirlemek o kadar da kolay değildir. Anormal olan davranışlar nerede olursa olsun ne zaman olursa olsun tutarsız, anlamsız, ilişkileri bozan, çalışmayı engelleyen, aşırı davranışlardır. Yaşamımızın her anı kendimizi ve diğer insanları anlamakla geçiyor. Onları anlayamadığımızda “anormal” olabiliyorlar. Biz de bazen bizden beklenmeyen davranışlarda bulunabiliriz. Sonra da kendikendimize normal davranmadığımızı söyler dururuz.
Unutulmamalıdır ki her kişi nasıl biricik ve tek ise, onun “normal” veya “anormal” görünen davranışları da biriciktir ve özel olarak ele alınmalıdır. İnsanı bu davranışlara götüren sebepler ayrı ayrı ele alınmalıdır. Her insanda bazen garip, aşırı ve uygunsuz davranışlar görülebilir. Her zaman normal davranan insan olmadığı gibi her zaman normal veya anormal olan insan da yoktur.