Anaokulu tıpkı biz büyüklerin oluşturduğu gibi küçük çocukların oluşturduğu ilk topluluktur. Beş ile onar kişilik gruplarla başlarında bir rehber öğretici önderliğinde yaşamlarında deneyimledikleri ilk topluluğu oluştururlar.
Çocuğum Okula Ne Zaman Başlamalı?
Çoğu uzmana göre çocuk için 3 yaş ebeveynden ayrışmaya başlamak için idealdir. Doğumla beraber içli dışlı ebeveyn-çocuk ilişkisi bağımlı hale gelmeden bu birlikteliğin bazen ayrılığa dönüşebileceğini fark etmesi çocuk için önemlidir. İşte bu kavram anaokuluna başlayacak çocukları için endişelenen ailelere yol gösterici olabilir. Çocuk için önemli olan kendisini bir birey gibi görmeye başlaması ve anne/babasından farklı olduğunu hissetmesidir. Aksine yetişen çocuklar anaokuluna başlama zamanı geldiğinde annelerinden ayrılmak istemeyebilir. Bunun için de ellerinde ağlama, bağırma, yalan söyleme, mide bulantısı, baş ağrısı v. b. gibi kullanacakları araçları olacaktır. Çünkü onlar ayrılığa tahammüle karşı anne çocuk birlikteliğini arzulamaktadırlar.
Yaklaşım Nasıl Olmalı?
Ailelere önerilebilecek en doğru davranış şekli çocuklarına karşı doğumdan itibaren tutarlı ve kararlı yaklaşımlar göstermeleridir. Böylece çocuk güvenilir anne ve babaya sahip olduğunu fark edecek aynı zamanda çevresine de güvenmeye başlayacaktır. Tutarsız yaklaşımlar ise çevresine karşı güvensizlik duygusunu hissettirebilir. Etrafına güvenmeyen çocuk da kendisini güvende hissettiği tek varlık olan annesinin ekseninden kopmada zorluklar yaşayacaktır. İkinci önemli husus da çocuğun bireysel ihtiyaçlarını gidermesine öncü olmaktır. Kendi ayakkabısını kendi giymeye başlaması, banyo ihtiyacını tek başına gidermesi artık çocuğa farklı bir birey olduğunu hissettirmeye başlayacak, bu durum da onun sorumluluklarını kendisinin yerine getirmeye başlamasına ve sorumlu bir birey olarak gelişmesine zemin oluşturacaktır.
Görüldüğü gibi daha 3 yaşlarında alınacak tedbirler çocuğun anaokuluna başlama yaşı geldiğinde ortaya çıkabilecek istenmeyen davranışları engelleyebilir. Diğer önemli hususlar da çocuğun erteleme ve bekleme gibi kavramlara aşina olmasını sağlamaktır. Kısaca çocuğun her isteğini anında gidermemek, bazı istekleri ertelemek yararlı olacaktır. Bunun sonucunda da çocuk anaokulunda geçireceği günün daha başında annesine kavuşmayı sabırla beklemeye alışabilir. Çünkü isteğini ertelemeyi veya bazı isteklerini bekletmeyi öğrenmiştir. Son olarak değinmek istediğim husus ise çocuğa yaşatılan sosyal deneyimlerdir. Bunun gelişimi için de ailenin çevredeki insanlarla ilgili tutumları önemlidir. Akrabalarını kötüleyen, komşu bakkalın oğluyla arkadaşlık kurmasına karşı çıkan ebeveynlerin çocukları sosyal çevreyi öcü gibi görmeye başlayabilir. Bu da onların anaokuluna başlarken verebileceği tepkileri anlamamız için bir ipucu olacaktır.
Çocukları Anlamak
Çocukları anlamak çok önemlidir. Bu yüzden onları dinlemeli ve fikirlerine saygı duyulmalıyız. Onun hakkında kararları verirken ona danışmalı, fikrini almalı, beraber karar verilmelidir. Anaokulu sürecinde de çocuğa önceden karşılaşacağı ortamdan yaşayacağı durumlara kadar, sosyal ilişkilerden karşılaşabileceği problemlere kadar birçok konuda bilgilendirilmelidir. Ev yaşamı rahat, kuralları az olan, arzuların hemen karşılandığı bir ortam olabilir. Anaokulu ise yapılandırılmış, kuralları olan sosyal bir ortamdır. Buna hazır olduğunu varsaydığımız çocuğa bile böyle bir ortamla karşılaşacağını anlatarak hazırlamak yararlı olacaktır. Okula başladığında ise yazının başında belirtildiği gibi tutarlı olunmalı ve kurallardan taviz vermeyen bir ebeveyn görüntüsü çizilmelidir. Bu onun o duruma uyum sağlaması gerektiğini anlamasına yardımcı olacaktır.
Aileler çocuklarının kaygılarına ortak olmak yerine kaygılarını dinlemeli ve onu anlamaya çalışmalıdır. Korktukları noktaları konuşarak nasıl başa çıkabilecekleri konusunda yol gösterici olunmalıdır. Kaygılı anne baba çocuklarının neden kaygılandığını ve okula gitmek istemediğini sorgulamak yerine kendilerinin neden kaygılı olduğunu sorgulamalı ve bu kaygılarının mantıklı sebepleri olup olmadığını araştırmalıdır. Muhakkak bazı günler çocukların aşırı tepkileri sonucu aileler çocuklarını eve tekrar geri götürebilirler. Yapılan bu davranış çocuğa ertesi gün anaokuluna gitmeyeceğini hissettirmemelidir. Anaokuluna gitmesi gerektiği tutarlı bir şekilde vurgulanmalıdır. Çocuğun okula gitmek istememesi yanındaki bahaneleri anlayışla karşılanmalıdır. Ancak bu bahaneler de çocukla beraber sorgulanmalıdır. Çocuğu dinlemenin ve son kararı verirken ona danışmanın, onda güven duygusunu yaşatacağı unutulmamalıdır. Kendine güvenen bir çocuk da girdiği farklı ortamları olgunlukla karşılayacaktır.
Çocuklarını anaokuluna başlatmaya niyetli aileler önce kendilerini bu duruma hazırlamalıdır. Bu hazır olma hali ise çocuklarının doğumuyla beraber gelişmelidir. Çocuğunu birey gibi gören, ona tutarlı davranan, uyması gereken kuralları benimseten ailelerin ileriki yaşamlarında çocuklarından daha az şikâyetçi olacakları aşikârdır. Çocuk güvensiz ve sebatsız bir kâşiftir. Bu keşifleri yaparken karşılaştığı problemlerle başa çıkabilmesi için ona tutarlı olmak, güvenmek, karar verebilmesini sağlamak ve de bazı yoksunluklara tahammül edebileceğini göstermek küçük toplulukların büyük topluluklara dönüştüklerinde sağlıklı bireyler olmalarına yardımcı olacaktır.