Albert Ellis, insanları hem akılcı hem de mantıksız davranışlar sergileyebilen varlıklar olarak görür. Bireyler yaşanan çeşitli olaylara karşı hassas olabilir ve olumsuz duygulara kapılabilirler. Bu nedenle insanların duygusal problemleri bazen mantıksız düşünceleriyle ilişkilendirilebilir. Ellis’e göre insanlar mantık kapasitelerini geliştirerek duygusal rahatsızlıklardan kurtulabilirler. Bu yaklaşıma göre, suçluluk, kaygı ve öfke gibi duygular faydasız ve mantık dışı olabilir.
Albert Ellis’in geliştirdiği Akılcı-Duygusal Davranışçı Terapinin temel ilkesi, düşünce ve duygunun ayrılamaz bir şekilde birbirine bağlı olduğudur. Ellis’e göre gerçekçi hedeflere ulaşmak için düşünce ve duygu birbirini tamamlar ve iç içe geçer. Bu terapi tekniğine göre, biyolojik ve toplumsal etmenler insanları bazen mantıksız davranışlara itebilir; ancak insanlar potansiyel olarak mantıklı düşünme yeteneğine sahiptirler. Duygusal rahatsızlıklar ve nevrozlar, mantık dışı düşüncelerin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir ve bu düşünceler mantıklı bir şekilde ele alınarak bu rahatsızlıklar çözümlenebilir.
Terapi Süreci
Bu kurama göre terapi bir eğitim süreci olarak kabul edilir. Terapist, birçok açıdan bir öğretmen gibi rol üstlenir; özellikle danışanıyla ev ödevleri konusunda iş birliği yapma, düşünme stratejilerini öğretme ve akılcı olmayan tutum, inanç ve düşüncelerini daha akılcı olanlarla değiştirme konularında yardımcı olma rolüne sahiptir.
Terapistin temelde iki amacı vardır:
- Bireyin o durumda kendisi ile ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerini öğrenmek
- Bu olumsuz düşüncelerden onu vazgeçirip daha olumlu düşünceleri onların yerine koymak.
Terapistin Görevi
Terapistin temel görevi, danışanla güçlü bir ilişki kurarak onun gerçekleri daha açık bir şekilde görmesine yardımcı olmak ve mevcut davranışlarını amaçlarına ulaşma yolunda ne kadar etkili bir şekilde kullanabildiğini değerlendirmektir. Danışanın değişime yönelik isteği, terapinin başarılı olabilmesi için önemli bir gerekliliktir.
Terapi sürecinin ilk adımı, danışana mantıksal hataları göstererek onun düşünce süreçlerini anlamasına yardımcı olmaktır; Albert Ellis’e göre, terapötik yaklaşım bu temel adımı içerir. İkinci aşamada, danışana mantık dışı düşünce kalıplarının rahatsızlıklarını nasıl artırabileceği gösterilir. Üçüncü aşamada, danışan düşünce tarzını değiştirmesi için terapist tarafından desteklenir; danışan, bu süreci terapistin rehberliğiyle başarır. Son adımda, danışana rasyonel bir yaşam felsefesi kazandırılır. Bu süreç boyunca danışan rasyonel olmayan düşüncelerini daha rasyonel olanlarla değiştirmeyi öğrenir.
Süreç içerisinde düşünceler, duygular ve davranışların karşılıklı olarak etkileşim halinde olduğu kabul edilir. Temel amaç, davranışları doğrudan değiştirmek değil, davranış değişiklikleri aracılığıyla bilişsel yapı ve süreçlere etki etmektir.
A – B – C Modeli
Terapistin ilk amacı danışana A-B-C modelini öğretmektir. ABC modeline göre A, kişinin karşılaştığı bir olayı; B, kişinin bu olayı nasıl algılayıp yorumladığına bağlı olarak zihninde oluşan olumlu, tarafsız veya olumsuz düşünceleri ifade eder. C ise bu yorumlamaların sonucunda ortaya çıkan duygusal, davranışsal ve bedensel tepkileri temsil eder. Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse:
Akşam üzeri evinizde yalnız bir şekilde oturuyorsunuz. İçerideki odadan aniden çat diye bir gürültü geldi ve kapı kapandı. Gerçek hayatta aniden korku hissine kapılırsınız. Yani C noktasına aniden gelirsiniz ve ardından ne olduğunu düşünürsünüz. Burada;
A-B-C modelinde B noktasında mantıksal bir yorumlama yapılırsa C noktasında oluşan duygularımız da olumlu yönde değişebilir.